23 Şubat 2008 Cumartesi

YAŞAMA TEŞEKKÜRLER

Benim bir babaannem vardı..Çocukluğumdan kalma en güzel anılarımı onunla yaşadığım, yüzümü güldüren, içimi ısıtan, bana anne sıcaklığı yaşatan..
Hala da var, içimde bir yerlerde.
Kendi gözümle cansız bedenini görsem de , yüzünü öpüp koklasam da , o benim için hep var....En korkunç rüyalarımda imdadıma yetişen, yalnızlığımda bana güç veren...
Herkesin bir hikayesi olduğu gibi onun da vardı..Anlatırdı hayatını uzun uzun, mutsuzdu genelde, memnun değildi çoğu yaşadıklarından, ama beni çok severdi, ben de onu..
Hala da içimde sevgisi....
Bazen, ansızın bir koku duyarım.Kırmızı renkli toprağın, yağmurdan sonraki kokusu yer etmiştir bende.
“Hadi canım sıkıldı, gezelim “dediğimde gittiğimiz ,bağlar arasındaki küçük patika yol, etraf yemyeşil, üzümler salkım salkım, başkasının bağları ama olsun, istersek koparıp yiyebiliriz birer çitlem...Göz hakkı-helal bu..
Yol ince, kıvrım kıvrım, istediğin kadar yürürsün..sonra birden gök kararır, bir bahar yağmuru boşanır, olsun, yine yürümeye devam..ıslanırsın, ıslandığını farketmezsin..bahar yağmuru bu, çabuk geçer,sonra o mis koku!
..huzurun, babaannemin, güvenin, sevginin, doğanın, hüznün , çocukluğun, saflığın bir sürü güzelliğin bende yer ettiği nice çağrışımlar yaratan işte o koku..
Şehirde bu kokuyu hiç duyamıyorum ve pek çok şey gibi özlem duyuyorum.Benim çocukluğum ve okul çağında tüm yazlarım tozlu, kel bir köyde geçti.
Şanslıyım.
Dutu, kirazı, vişneyi, muşmulayı, elmayı,armudu, ve daha neleri kendi ellerimle dalından toplayıp yedim, koyun otlattım, karakaçana bindim, korkumdan komşunun beygirine binemedim ama olsun...Her Kurban’da sevdiğim ve önceden beslediğimiz kömür gözlü, akbaşlı koyunları kesim işlemlerinde bacaklarından tutmak için kuzenlerimle yarıştım, tabi bu ilerki yıllarda kan ve et görmekten nefrete yol açtı ama, o da ayrı zevkti ilk çocuklukta..
Samanlıkta kedim Benekli’nin yavrularını ,kapan kurup, yakaladığımız fındık fareleriyle besledik.Bu hiç acayip değildi.Çünkü doğanın kanunuydu.Kedi fareyi yer zaten, hatta önce kedi fareyle oynar, öyle yer...
Dama çıkıp, yapılan salçalar oldu mu diye baktık...komşu kızlarla, topladıkları tütünleri şişe çizmek ve en çok şiş yapabilmek için yarıştık.
Damda sırtüstü yatıp, akşamüzeri, hafif alaca gökyüzünü seyrettik..
Büyükanneyi ziyarete Yukarı Mahalleye gidip, dönerken deli gibi koşarak kendi Aşağı Mahalledeki beyaz boyalı, mavi pencereli evimize dönmek ayrı heyecandı..
Tüm bunlar aklıma gelince özlem daha da büyüyor, geçmişe, güzel anılara, babaanneme, o zamanlara ; sıkıcı geliyor şehir, iş yaşamı, suni ortamlar;...Oysaki hala bu hayatın içinde geçiyor günler, zamanın içinde savrulup gidiyoruz .
Yine de burada andığım bana tüm bu güzel ve hüzünlü duyguları yaşattığı için, Ona ve ne kadar süreceğini bilmediğim yolculuğuma-yaşama- sonsuz teşekkürler….

1 yorum:

Ali Karakuş dedi ki...

Benim de bir babaannem var artık fiziken buralarda görünmese de. Benim babaannem çocukluğumun cenneti. Benim de bir köyüm var. Artık şehirle birbirine karışmış ve havası değişmiş olsa da. Benim köyüm çocukluğumun uçsuz bucaksız oyun bahçesi.. aynen sizin de harika anlattığınız gibi masalsı bir yer... Gerçek dışı.. Ama yazdıklarınızı okuyunca gerçek geldi herşey şimdi bana.

Teşekkürler... Sevgiler..