12 Şubat 2011 Cumartesi

AH DA NEYMİŞ BU MANDALİNA


Mandalinayı aldım,kokladım ve ilk defa görüyormuşçasına önce seyrettim.Onu yetiştirmek için emek veren çiftçiyi, bulunduğu kara topraklı tarlayı, o tarladan mandalinayı toplayıp, belki de 20TL kazanmak için çalışan gündelikçi gencecik kızların,oğlanların ellerini düşündüm ki-o elllerden biri ölmüş de olabilir bu uğurda..
Sonra bana ulaşmak için geldiği yüzlerce kmde direksiyon sallayan şöförü,yaşam kaygısını ve tüm bu emeğin hakkını verecek kadar onurlandırarak yiyebilmeyi istedim onu.
Yavaşça kabuklarını soydum,içinden bir taneyi alıp elime, koklayıp ağzıma götürdüm.İlk ısırıkta içindeki yüzlerce kesecikte,kararında bir tadla duran öz ağzımı dolduruverdi.
Dilim bayram etti, sanki o tek dilimle ben tüm mandalina bahçesindeki mandalinaları yedim..
O tad öyleydi ki,bana gerek olan hayat suyu da içindeydi..
Büyük bir hazla ve gülümseyip,bana verilen bu lütüfa bir kez daha şükrederek yutkundum...
Ağaçları selamladım..
Çekirdeğiyle, o tatlı özle ve o güzel renkle ben sanki mandalina olmuştum..

Hiç yorum yok: