Kalplerimizin masumca birilerini sevdiği geride kalan yıllara bakıyorum..Hiç ayrılmayan üç beş kız arkadaş ve özgürce yaşanan yazlar.Ondan önce de lise yıllarında kamplarda yanan ateşler ve etrafında hep birileri için söylenen şarkılar...Alıp başımızı gidebiliyorduk, istersek belki yine olur,ama o zamanki ruhlarımız yok..
Bir avuç dolusu yasemin çiçeğinin kokusu ,hayal meyal hatırladığım bilindik şehirlerden bir yüzle özdeş..Güneşli bir havada yanyana dolaşırken, avucuma konan ve hiç unutmadığım o kokuyla beraber, saf bir sevgi...Birkaç mektuplaşma, derken yitip giden olmayacak bir sevda..
Bir mektubunda şiir yazmıştı:”İstanbulda bir sevdiğim var..”dizeleri olan.
Sonra o güzel sesiyle Hotel California’yı söyleyen başka bir içe dokunuş..
Eski Türk filmlerindeki gibi sadece bakışmalar ve dostça sohbetlerle, o anda yanlarımızda olmalarıyla yetinerek sevebildiğimiz nice kimseler..
Şimdi bakıyorum, bu denli kalbe dokunan ne var ? Neden tüm dostlarım aynı acıları ve aynı anlaşılmazlıkları yaşıyor.Neden yalanlarla yaşayan ve açgözlü insanlar dolu etraf?
Bu acıtma, incitme özgürlüğü, bu fütursuzca konuşmalar, bu hoyrat davranışlar, varlığının hiçe sayılması, sonra kullanıp, bir kenara atmalar..Hayat onlara bonkör gibi gözükse de, bu acıtmaların yaraları, kendilerine de dokunuyordur elbet ama farkında değiller..
Kadınlar da aralarında ağlanıp, sızlanıp vahlanıp, şöyle oldu, böyle dedi, böyle davrandı derdiyle yana dursun..O ince ruhlarımıza dokunan kimsecikler yok, içimizi titreten kimseler olmuyor..
Tüm bunlar, duyduklarım,yaşadıklarım cesaretimi-cesaretlerimizi biraz daha kırıyor.Korkak adımlarım çoğalıyor.İncinmeye tahammülüm yok..İncitmemeye çalışıyorum çünki!
Kimseye kastım yok, kendi halimde, içimdeki özlemlerimle yaşamaktayım..
İstediğim an, gözlerimi kapayıp yasemin kokulu sevdam, ya da bir melodiyle kamp ateşinin yanında bana söylenen şarkıyı dinleyebiliyorum yeniden..
O an çok gerçek olan, içten söylenen güzel sözleri, sevgiyle çizilen resimleri, yazılan şiirleri anımsayıp, ince bir sızı ve tatlı bir huzurla dolabiliyorum...
Bir avuç dolusu yasemin çiçeğinin kokusu ,hayal meyal hatırladığım bilindik şehirlerden bir yüzle özdeş..Güneşli bir havada yanyana dolaşırken, avucuma konan ve hiç unutmadığım o kokuyla beraber, saf bir sevgi...Birkaç mektuplaşma, derken yitip giden olmayacak bir sevda..
Bir mektubunda şiir yazmıştı:”İstanbulda bir sevdiğim var..”dizeleri olan.
Sonra o güzel sesiyle Hotel California’yı söyleyen başka bir içe dokunuş..
Eski Türk filmlerindeki gibi sadece bakışmalar ve dostça sohbetlerle, o anda yanlarımızda olmalarıyla yetinerek sevebildiğimiz nice kimseler..
Şimdi bakıyorum, bu denli kalbe dokunan ne var ? Neden tüm dostlarım aynı acıları ve aynı anlaşılmazlıkları yaşıyor.Neden yalanlarla yaşayan ve açgözlü insanlar dolu etraf?
Bu acıtma, incitme özgürlüğü, bu fütursuzca konuşmalar, bu hoyrat davranışlar, varlığının hiçe sayılması, sonra kullanıp, bir kenara atmalar..Hayat onlara bonkör gibi gözükse de, bu acıtmaların yaraları, kendilerine de dokunuyordur elbet ama farkında değiller..
Kadınlar da aralarında ağlanıp, sızlanıp vahlanıp, şöyle oldu, böyle dedi, böyle davrandı derdiyle yana dursun..O ince ruhlarımıza dokunan kimsecikler yok, içimizi titreten kimseler olmuyor..
Tüm bunlar, duyduklarım,yaşadıklarım cesaretimi-cesaretlerimizi biraz daha kırıyor.Korkak adımlarım çoğalıyor.İncinmeye tahammülüm yok..İncitmemeye çalışıyorum çünki!
Kimseye kastım yok, kendi halimde, içimdeki özlemlerimle yaşamaktayım..
İstediğim an, gözlerimi kapayıp yasemin kokulu sevdam, ya da bir melodiyle kamp ateşinin yanında bana söylenen şarkıyı dinleyebiliyorum yeniden..
O an çok gerçek olan, içten söylenen güzel sözleri, sevgiyle çizilen resimleri, yazılan şiirleri anımsayıp, ince bir sızı ve tatlı bir huzurla dolabiliyorum...
1 yorum:
iyiki gittin,
çünkü seninle konuşamamanın, gülememenin sızısını hissettim,
iyiki gittin,
sensizliğin ne demek olduğunu anladım,
iyiki gittin,
bugün sebepsiz yere ağladım,
iyiki gittin,
umarsız bir sıcaklığın yokluğunu hissettim,
iyiki gittin,
rüyalar görmeye başladım ama anlatıcak kimse olmayınca onlarında bir değeri olmadığını gördüm
iyiki gittin,
dönünce sana sıkıca sarılmanın sevinci ve mutluluğu içimi doldurdu
Yorum Gönder