14 Ocak 2009 Çarşamba

BOŞLUK DÜMDÜZ




Külçe gibi yığılmıştı vücudum
Dolunayın tüm ağırlığı üzerimde
Şekilsiz ve
İçi yok gibiydi bedenimin
Sıcacık yatakta,
Hissediyordum, hiçbiryerim kımıldamıyordu
Mutlu nefesler alıp veriyordum sadece
Derin derin
Gözlerim tavana dikili,
Nereye bakıyordum ?
Öylece durdum,
Bakış diye birşey yoktu aslında,anladım
Boştu,
Bomboştu
Ve boşluktu heryer..
Ayağa kalktım, baktım..
Etrafta kimsecikler de yoktu
Ben var olduklarını zannediyordum ayaktayken
İçleri boş,
Bez bebekler gibiydiler
Rengarenk görünen ama cansız ve ruhsuz
Ve boşluktu heryer..
Boştu
Bomboştu insanlar
Baktıklarım,
Görmek istediklerimdi-belki de değildi
Gözümün gördüğü,
Gerçek insanlar değildi..
Bir zihinsel oyundu,
Öğretilmişi oynuyordu bana
Ve gerçek deneni bildim tekrar o an tüm benliğimle
Boştu
Bomboştu günler,aylar, yıllar
Bir ben vardım evrende
Bir de sen ve birkaç kişi...
Diğerleri nerede?
Bildim ben,
Etrafta Resimler var, hisler var,
görünen var, görünmeyen var
görmeyi istediklerin var,
göremediklerin var..
etraf dolu dolu yaşam
yaşamı dolduran sen
ve ben
ve diğerleri boş,
bomboş
ve boşluk, doldurmak istediklerinle dolu..

12 Ocak 2009 Pazartesi

UÇUYORUM..


Ulu ağaçlarla dolu
Yemyeşil,
Sanki zümrüt yeşili
Güzelim bir ormanda,
Alacakaranlıktayım.
Yolda kaldım.
Engebeli bir yol ama ,
Aşılmaz değil
Ayaklarım yere basıyor ve
Gözlerim ileriyi görmüyor
Göğe bakıyorum, henüz heryer karanlık
Nasıl çıkacağım buradan?
Hiç aydınlık olmayacak sanki!
Birden sesimi duyan başka bir ses;
“yüksel” diyor
“Yukarı bak ve uç!”
Uçuyorum...
Yukarı, daha yukarı
Yanımda beni seven yaşlılardan biri var
Ulu ağaçların tepesinde
Nezaketle
Ve tüy gibi hafif ayaklarımızı basarak
Gökte yürüyoruz
Bir ağacın tepesinden ,
Bir diğerine
Çocuklar gibi sekerek ilerliyoruz
Hava aydınlanıyor hafiften..
Bu yükseklik korkutucu değil
Ve uçma hissi ne güzel!
İçim titriyor
Kanatlarım vardı da görünmez,
Niye kullanmadım ki şimdiye dek
Ve uçmayı akıl edemedim ki ben
Tanıdık yaşlı,
Bana eşlik etmeyi bıraktı şimdi..
“İstediğin yere git ve in” dedi
Denizi gördüm
Sen gibi geldi bana,
Canım deniz çekti..
Şimdi oradayım..

MAVİ TÜNEL


Kimbilir kaçıncı kez
Kurtarıyorum seni düşlerimde
yine çıkmaz sokak gibi,
Son noktaya geldiğin yerlerden.
Sonra, mavi bir zaman tünelinin içinde...
Yüzyüze iki ayrı kanaldan,
Akıyoruz hızla aşağılara..
Akıp giderken toprağa,
Fiziksel olan herşey eriyor.
Bedenlerimiz ve yüzlerimiz,
Sınırlarımız, hızla yok oluyor..
Birbirinin içine giriyor..
Artık tek bir yüz,
Nefes ve vücut gibiyiz
Sonsuzluk gibi bir anda,
Durmadan akıyoruz birbirimize
Şimdi bir başka yer ve zamanda
Kıpkırmızı saçlarım
Bembeyaz elbisem ve
Çok güzel bir yüzle
Bakıyorum sana
Çanlar çalınıyor İkimiz için..
“O yere gitmeliyim”
Diyorum içimden
“Hazırım” ve “gitmeliyim”
Elimde eski, ahşap bir valiz
İçinde biriktirdiğim,
Kimbilir neler neler..
Yanımda taşıyorum.
Bırakmak istediğim pek çok yükle dolu oysa ki!
İçimse hafif
Ve önemsiz o kalabalık eşliğinde
Yürüyorum,
Çan sesine doğru
Başka bir şehre mi?
Başka bir zamana mı yine ?
Hiç önemli değil
“kadınımsın” dedin
Beni çağırdın ya
Bilmediğim bir silüetle daha
O yüzden geliyorum,
Kırmızı saçlarım ve
Beyaz elbisemle...

6 Ocak 2009 Salı

VAKİT


Geçmişte bir an
Eski mahallemizdeki
Köhne, taş binadaki iki göz evimizde
Uzanmış yatıyoruz seninle
Aynı, mis kokulu beyaz çarşaflı yatakta
Bana hep sarılırdın
Yine sarılmışsın
“uyan” diyorsun, “geç kalacaksın”
Uyanmak istemiyorum ki ben
Senin sıcaklığından ve şefkatinden ayrılmak
Ve bu güzel düşten kopmak
İstemiyorum
Heme neye geç kalacağım ki?
Bu anlamsız koşturmaca içinde
Kaçırdığım ne olabilir??
Başartünü düzeltip elinle hafifçe
Doğruluyorsun,
Kızarmış gibi bakıyorsun
Ya da benim için endişeli
“Olsun”
Kalk
Hadi.
Vakit tamam
Ayrılık vakti..