IŞIL IŞIL
Daha o ilk çocukluk günlerinde tanıştık seninle..Evinden, annesinden ayrılmış, kalbi korku içinde olan bir sürü minicik çocuk, eğitim adına aynı sınıfa tıkıldık..Yanyana oturduk, kaynaştık..Pırıl pırıl, gülen gözler, tatlı suratlar, birbirimize dayandık, birbirimize sokulduk..
Ama hayat, nasıl ki biz istemeden şekilleniyor ve sonlanıyor bazen, yollarımız ayrıldı nice zaman sonra..Aradan sene dediğimiz koca koca zamanlar geçti...O minicik çocuklar bedenen büyüdük belki ama hala bir tarafımız çocuk kaldık..
Sonra yine, kaderin cilvesi midir nedir , tekrar hayatlarımız kesişti, biraz da bunu bizler istedik belki, ihtiyacımız vardı, o çocuk ve saf sevgilere, kalplere...
Kavuştuk.
Bu çok mutluluk veren kavuşma öyle tatlıydı ki , yinelenmesini istedik..Aralarda herkes kendi hayatına devam ediyor, ama yaşamlarımız karşılaştığında o anlar özel oluyordu..Güzeldi, birbirini kalpten seven insanların bir arada olması, gülmesi, sohbet etmesi..
Sohbetler samimiydi ya da biz öyle sandık..O kadar ki, bilemedik senin içinde kopan fırtınaları..senin üzüldüklerini, sıkıntılarını anlayamadık..İnsan oğlu bir kapalı kutu..süprizlerle dolu-belki de gerçekte o gülen yüzün arkadasında , kırılgan ve hassas bir ruh gizliydi..Biz senin hep o gülen, neşeli yüzünü gördük..
Biz senin yanındayken, sen yalnız değilsin sandık...korkularını, acılarını –geçmiş- diye anlattın..
Her telefon açışında “canım kardeşim” derdin, “nolur kopmayalım, bak seneler sonra birbirimizi bulduk, nolur görüşelim”..
Öyle olmadı bak!
Önce sen terkettin bizi..
Ölüm sana hiç yakışmadı, hele böylesi hiç..o ışıl ışıl yüzüne, gülen gözlerine..tatlı küçük kız...
Bizi çok erken terkettin..
Biliyorum bu acı geçecek, daha çok yeni..Heryerde gördüğüm yüzün, yavaş yavaş silinecek, fotoğraflardan hatırlayacağım seni sonra...
Yine de yaşama teşekkürler, hayatıma seni kattığı ve arkadaşım olduğun için..
Umarım pişman değilsindir sen de,
Huzur içinde uyu...
15 Aralık 2007 Cumartesi
AYDINLIK
Sabahın ilk ışıkları ve önümde dümdüz, dar bir asfalt yol uzanıyor.Yol kenarlarında yaprakları dökülmüş, bazıları da sonbahardan kalma tek tük güz rengi yaprak taşıyan, soğuktan üşümüş ağaçlar var. O kırmızımsı, ufak taneli bodur bitkilerden de var, ne olduklarını bilmiyorum ama görüntüleri hoşuma gidiyor..yılbaşı çiçeklerine benziyorlar..hatta bazen yemek istiyorum, tadları nasıl acaba?
Kış, tüm ağırlığı ile gelmiş. Havanın kasveti, sabahın o insanın içini aydınlatan enerjisini alıyor.Kuru ve sert hava -ayaz, insanı üşütüyor. Işık görmek, sıcaklık duymak istiyorum birden.Zaten oldum olası kışı sevmedim-gerçi mevsim seçme lüksüm ve özgürlüğüm yok ama, olsun, yine de sevmiyorum. Kar yağması benim için uzaktan izlenecek bir kartpostal manzarası olmaktan öte birşey değil.
Araç ilerledikçe, yolun sonundan bir parça gökyüzü aydınlanıyor ve sanki güneş doğacak gibi, ışık huzmeleri çıkıyor..İçim aydınlandı..
Yolun sonu gelmek bilmiyor, sadece orda bir parça gökyüzü görüyorum da, etrafta başka hiçbirşeyi görmüyorum gibi. Evler, park etmiş arabalar..hiçbirşey yok..Canlılık belirtisi yok.
Birden, insanın etrafındaki herşeyi bütün olarak görememesinin ne büyük bir kayıp olduğunun ayrımına varıyorum. O anda tüm manzarayı, çevredekileri, hepsini ama hepsini farkedebilmek istiyorum, hiçbirşeyi kaçırmak istemiyorum.
Bir yerde kapalı insanlar için üzülüyorum bir de.Hapiste olanlar mesela, sadece çerçeve içinde bir gökyüzü görebiliyorlar, bir de kupkuru, yüksek duvarlar..
Bazı hayatlar hapis gibi, aynı döngü içinde..çıkışı yok..aydınlığa hasret, nefes almaya hasret...Şimdi zaman durdu.
Ben hala yollardayım..
Kış, tüm ağırlığı ile gelmiş. Havanın kasveti, sabahın o insanın içini aydınlatan enerjisini alıyor.Kuru ve sert hava -ayaz, insanı üşütüyor. Işık görmek, sıcaklık duymak istiyorum birden.Zaten oldum olası kışı sevmedim-gerçi mevsim seçme lüksüm ve özgürlüğüm yok ama, olsun, yine de sevmiyorum. Kar yağması benim için uzaktan izlenecek bir kartpostal manzarası olmaktan öte birşey değil.
Araç ilerledikçe, yolun sonundan bir parça gökyüzü aydınlanıyor ve sanki güneş doğacak gibi, ışık huzmeleri çıkıyor..İçim aydınlandı..
Yolun sonu gelmek bilmiyor, sadece orda bir parça gökyüzü görüyorum da, etrafta başka hiçbirşeyi görmüyorum gibi. Evler, park etmiş arabalar..hiçbirşey yok..Canlılık belirtisi yok.
Birden, insanın etrafındaki herşeyi bütün olarak görememesinin ne büyük bir kayıp olduğunun ayrımına varıyorum. O anda tüm manzarayı, çevredekileri, hepsini ama hepsini farkedebilmek istiyorum, hiçbirşeyi kaçırmak istemiyorum.
Bir yerde kapalı insanlar için üzülüyorum bir de.Hapiste olanlar mesela, sadece çerçeve içinde bir gökyüzü görebiliyorlar, bir de kupkuru, yüksek duvarlar..
Bazı hayatlar hapis gibi, aynı döngü içinde..çıkışı yok..aydınlığa hasret, nefes almaya hasret...Şimdi zaman durdu.
Ben hala yollardayım..
13 Aralık 2007 Perşembe
YALNIZLIK
Yalnızlık, bir derin kuyu..Herkes o denli yalnız ki kendi içinde bazen..Gözle de görülüyor, dikkatli bakıldığında..
Hergün önünden geçtiğimiz bir ev var, sabah erken saat, tek tük insan etrafta dolanırken, o evin alt kat penceresinde yaşlı, çelimsiz bir adamcağız her sabah yol gözler..Bazen biz geçerken el sallarız, zira geçenlere el sallamayı bekler durur..
Kendi aramızda servis aracında gülüp, eğlenerek, çok da umurumuzda olmadan, otomatik bir el sallayış bu..Aslında onun tek istediği, birinin , kendi varlığını görmesi ve teyit etmesi..kendini önemli hissettirmesi..
Bugünlerde, sabah ayazında pencere önünde, ufak köhne salonunun ışıkları yanık, arkada bir süslü çam ağacı yine beklemede..Bazen gerçekten, orada inip, yanına gidip, “Nasılsınız? “ demek geliyor içimden ..Oysaki dar zamanlarda , koşturmaca bu yaşam içinde o yaşlı adamla aramızda pencerenin demir parmaklıkları, yol ve bir büyük yalnızlık var...
13/12/2007
Hergün önünden geçtiğimiz bir ev var, sabah erken saat, tek tük insan etrafta dolanırken, o evin alt kat penceresinde yaşlı, çelimsiz bir adamcağız her sabah yol gözler..Bazen biz geçerken el sallarız, zira geçenlere el sallamayı bekler durur..
Kendi aramızda servis aracında gülüp, eğlenerek, çok da umurumuzda olmadan, otomatik bir el sallayış bu..Aslında onun tek istediği, birinin , kendi varlığını görmesi ve teyit etmesi..kendini önemli hissettirmesi..
Bugünlerde, sabah ayazında pencere önünde, ufak köhne salonunun ışıkları yanık, arkada bir süslü çam ağacı yine beklemede..Bazen gerçekten, orada inip, yanına gidip, “Nasılsınız? “ demek geliyor içimden ..Oysaki dar zamanlarda , koşturmaca bu yaşam içinde o yaşlı adamla aramızda pencerenin demir parmaklıkları, yol ve bir büyük yalnızlık var...
13/12/2007
10 Aralık 2007 Pazartesi
MOR DÜŞ..
Dolunaylı bir gecede
Mor düşler içinde birinin yüzü bu
Saçları ayışığında
Mor-kırmızı çiçekli tarlalarda uçuşan
Hep aynı düşleri gören
Birinin resmi bu
Bazen, gözlerini hiç açmak istemiyor…
Hep,
Her şey güzel ve coşkulu olsun
Her şey kıpır kıpır
ve uçuşsun istiyen birinin düşlerinin resmi bu
Mutluluğu hep düşlerde
Her gece arayan birinin
İçindeki hüznün resmi bu…
2004
Mor düşler içinde birinin yüzü bu
Saçları ayışığında
Mor-kırmızı çiçekli tarlalarda uçuşan
Hep aynı düşleri gören
Birinin resmi bu
Bazen, gözlerini hiç açmak istemiyor…
Hep,
Her şey güzel ve coşkulu olsun
Her şey kıpır kıpır
ve uçuşsun istiyen birinin düşlerinin resmi bu
Mutluluğu hep düşlerde
Her gece arayan birinin
İçindeki hüznün resmi bu…
2004
FARKLI YAKINLAŞMALAR
Ne söylesem bilemiyorum ki
Dil kelimeler döküyor
Akıl söylüyor bunu
İçimse bir başka
Nefessiz gibiyim,
İniş çıkışlarla dolu hayat
Dalgalı bir denizde çırpınmak gibi
Boşa mı bu çırpınış-ya da
İlla bir neden mi olmalı yaşamda
En büyük beklentim
Bu hayattan
Beklentisiz olabilmekken
Bunu da ,taa o saf ve taze zamanlarımda dillendirmişken
Niye bu boğuntu?
Tekdüze bir yaşam
Bana göre değil
Dipsiz boşluk gibi-sağırlaştıran
Süssüz..
Çiçeksiz ve renksiz..
Hevessiz
Oysaki bende farklı bir can var
Beni sevmen için
Bu candan vaz mı geçmeliyim
Ayrı bir ben yaratamam ki
Senin düşlediğin gibi,
Beklediğin, özlediğin gibi
değişmek herkesin harcı değil..
hayat dediğin gibi
hep meydan okuyor çünkü
2006
Dil kelimeler döküyor
Akıl söylüyor bunu
İçimse bir başka
Nefessiz gibiyim,
İniş çıkışlarla dolu hayat
Dalgalı bir denizde çırpınmak gibi
Boşa mı bu çırpınış-ya da
İlla bir neden mi olmalı yaşamda
En büyük beklentim
Bu hayattan
Beklentisiz olabilmekken
Bunu da ,taa o saf ve taze zamanlarımda dillendirmişken
Niye bu boğuntu?
Tekdüze bir yaşam
Bana göre değil
Dipsiz boşluk gibi-sağırlaştıran
Süssüz..
Çiçeksiz ve renksiz..
Hevessiz
Oysaki bende farklı bir can var
Beni sevmen için
Bu candan vaz mı geçmeliyim
Ayrı bir ben yaratamam ki
Senin düşlediğin gibi,
Beklediğin, özlediğin gibi
değişmek herkesin harcı değil..
hayat dediğin gibi
hep meydan okuyor çünkü
2006
KÜÇÜK MEMO
Sevgili Memo için…….yıl 1976-1981…..
Seninle ilgili akordion çalışın ve sürekli kulak memesiyle oynaman dışında çok fazla şey hatırlamamakla beraber, seneler önce ölmüş olduğunu duymak bana çok ağır geldi….Nasıl yaşıyor olduğundan da haberim yoktu aslında, nasıl öldüğünün detaylarını ortak bir dost anlattı….
O canlı, kıpır kıpır yerinde duramayan, sempatik ,çocukluk arkadaşımın, meğer o yıllara ait ne büyük yeri ve anlamı varmış da, ölmüş olmanın acısı içime oturdu ve hala aklıma geliyor…
Uuzn süreden beri içim bu denli sızlamamıştı..Seni görmüyordum, ama kalbimde bi yerin vardı…Yakıştıramadım bu ölüm şeklini sana..yavaş yavaş ve çaresiz bir şekilde, yatakta ölümü bekliyor olmanı, sevdiklerinin gözü önünde eriyip gitmeni…
Ama kimse-ben dahil, başına gelecekleri ve nasıl öleceğini bilemiyor değil mi??
Tatlı Memo…benim sevgi dolu, küçük arkadaşım…küçücük ellerinle, mağrifetli bir şekilde ne güzel de çalardın akordionu…çok özenirdim sana…ben de keman çalmak isterdim hep…ama mandolin öğretmeni bileklerin çok zayıf diye beni sınıfa almamıştı….Geriye dönük hatırlayabildiğim çok az anıdan izler bunlar..
Çocuk aklı..gülüşüp, koşuştururduk durmadan..Gözlerinin içi gülerdi…Biz bi kaç kişi birbirimizi çok severdik…
Çocuk aklı işte…
Yıllar sonra, bir gün , bir yerlerde- ne önemi var ki zaten- diğer bikaç kişi karşılaştık..Tekrar görüşüyoruz…Birbirimizi görmediğimiz zamanlardaki açıkları kapatarak, yaşadıklarımızı, başımızdan geçenleri birbirimize anlatarak….Yeri dolar mı bilmem…
Belki yine birkaç kişi kopacak bu zincirden…olsun..kalan sağlar bizimdir…
Keşke sen de sağ olsaydın, bizimle birlikte olsaydın…
Kendime kızıyorum-seni yaşıyor bir şekilde, bir yerlerde diye düşündüğüm için
Bu hayattan kopmuş olabileceğini düşünmediğim ve sanki herkesin hep yaşayacakmış gibi düşündüğüm için…
Hastayken yanında olamadığım için..
Kendime çok kızıyorum, sadece kendimi düşündüğüm ve ölümü umursamadığım için …hayata geldim diye hep yaşayacak-hiç yok olmayacak mıyız sanki….
Bedenler gider…ruhlar kalır…anılar hafızalarda-hatırlayabildiğimiz müddetçe ve sevgiler kalplerimizde….
Çocuk kalbi….üç günlük dünya…ve içimizde kalanlar….
2005
Seninle ilgili akordion çalışın ve sürekli kulak memesiyle oynaman dışında çok fazla şey hatırlamamakla beraber, seneler önce ölmüş olduğunu duymak bana çok ağır geldi….Nasıl yaşıyor olduğundan da haberim yoktu aslında, nasıl öldüğünün detaylarını ortak bir dost anlattı….
O canlı, kıpır kıpır yerinde duramayan, sempatik ,çocukluk arkadaşımın, meğer o yıllara ait ne büyük yeri ve anlamı varmış da, ölmüş olmanın acısı içime oturdu ve hala aklıma geliyor…
Uuzn süreden beri içim bu denli sızlamamıştı..Seni görmüyordum, ama kalbimde bi yerin vardı…Yakıştıramadım bu ölüm şeklini sana..yavaş yavaş ve çaresiz bir şekilde, yatakta ölümü bekliyor olmanı, sevdiklerinin gözü önünde eriyip gitmeni…
Ama kimse-ben dahil, başına gelecekleri ve nasıl öleceğini bilemiyor değil mi??
Tatlı Memo…benim sevgi dolu, küçük arkadaşım…küçücük ellerinle, mağrifetli bir şekilde ne güzel de çalardın akordionu…çok özenirdim sana…ben de keman çalmak isterdim hep…ama mandolin öğretmeni bileklerin çok zayıf diye beni sınıfa almamıştı….Geriye dönük hatırlayabildiğim çok az anıdan izler bunlar..
Çocuk aklı..gülüşüp, koşuştururduk durmadan..Gözlerinin içi gülerdi…Biz bi kaç kişi birbirimizi çok severdik…
Çocuk aklı işte…
Yıllar sonra, bir gün , bir yerlerde- ne önemi var ki zaten- diğer bikaç kişi karşılaştık..Tekrar görüşüyoruz…Birbirimizi görmediğimiz zamanlardaki açıkları kapatarak, yaşadıklarımızı, başımızdan geçenleri birbirimize anlatarak….Yeri dolar mı bilmem…
Belki yine birkaç kişi kopacak bu zincirden…olsun..kalan sağlar bizimdir…
Keşke sen de sağ olsaydın, bizimle birlikte olsaydın…
Kendime kızıyorum-seni yaşıyor bir şekilde, bir yerlerde diye düşündüğüm için
Bu hayattan kopmuş olabileceğini düşünmediğim ve sanki herkesin hep yaşayacakmış gibi düşündüğüm için…
Hastayken yanında olamadığım için..
Kendime çok kızıyorum, sadece kendimi düşündüğüm ve ölümü umursamadığım için …hayata geldim diye hep yaşayacak-hiç yok olmayacak mıyız sanki….
Bedenler gider…ruhlar kalır…anılar hafızalarda-hatırlayabildiğimiz müddetçe ve sevgiler kalplerimizde….
Çocuk kalbi….üç günlük dünya…ve içimizde kalanlar….
2005
ANI TOPLAYICISI
İnsanları hayatıma anı olmaları için katıyorum bazen..Eski ve yeni tanımış olmam ne fark eder?? Hepsi bir an öncesi ve bir adım sonrası için eskiyiveriyor..
O yüzden harman yaptım, tekrar karşılaştırıyorum yaşamlarımızı bir çoğuyla..
2005
O yüzden harman yaptım, tekrar karşılaştırıyorum yaşamlarımızı bir çoğuyla..
2005
Orada bir köy var uzakta…
Tam birbuçuk gündür buradayız..Midilliyi, yıldızları,yeri, göğü, denizi..doya doya seyrediyoruz..
Bugün komşu Casparlar da ayrıldı.Gece çok sessiz.Çalan hafif Rum müziği dışında sadece gecenin sesi var ve dün komşu Casparla rakılarımızı birbirimizin şerefine kaldırırken, bugün yalnız içiyoruz..
Kırlangıçlar ve karıncalardan da af diledik..Biz doğayla bütünleşelim derken, onların yaşamları altüst oldu. İnsan her yaşadığıyla ilgili bir bedel ödüyor ve ödetiyor sanırım..
Midillinin ışıklarını merak ediyoruz şimdi, dönen balıkçı ışıklarıyla aydınlanan karanlık denize bakıyoruz.Gündüz engindi, sanki bir iki adım atsan, üzerinden karşı kıyılara ulaşacaktık.Şimdiyse, öyle karanlık ve ürkütücü ki, tek balıkçı bir sevgili hayali onun ürkütücülüğünü biraz yumuşatıyor.
Denizden dönen balıkçı bir sevgilimiz olsaydı; denizi daha da çok severdik, her haliyle özümserdik.
Yalanlardan, beyaz atlı sahtekarlardan çok çok uzaktayız burada..Yerle gök arası bir büyük huzur denizindeyiz..Sadece biziz…Yaralı ruhlarımızı onarıyoruz belki de ve hep konuştuğumuz, beklediğimiz o sevgililerin hayaliyle , sadece denize bakıp, kuş seslerini dinliyoruz..
Geceleri , yıldızlardan birinin kaymasını bekleyip, dilek tutarak, bilmediğimiz bir dilde şarkılar dinliyoruz..ve buradaki sınırlı zamanı tüketip yavaş yavaş bu huzurun sonuna yaklaşıyoruz…Şimdi dönme vakti gelecek ansızın, biz hiç anlamayacağız..
2005
Bugün komşu Casparlar da ayrıldı.Gece çok sessiz.Çalan hafif Rum müziği dışında sadece gecenin sesi var ve dün komşu Casparla rakılarımızı birbirimizin şerefine kaldırırken, bugün yalnız içiyoruz..
Kırlangıçlar ve karıncalardan da af diledik..Biz doğayla bütünleşelim derken, onların yaşamları altüst oldu. İnsan her yaşadığıyla ilgili bir bedel ödüyor ve ödetiyor sanırım..
Midillinin ışıklarını merak ediyoruz şimdi, dönen balıkçı ışıklarıyla aydınlanan karanlık denize bakıyoruz.Gündüz engindi, sanki bir iki adım atsan, üzerinden karşı kıyılara ulaşacaktık.Şimdiyse, öyle karanlık ve ürkütücü ki, tek balıkçı bir sevgili hayali onun ürkütücülüğünü biraz yumuşatıyor.
Denizden dönen balıkçı bir sevgilimiz olsaydı; denizi daha da çok severdik, her haliyle özümserdik.
Yalanlardan, beyaz atlı sahtekarlardan çok çok uzaktayız burada..Yerle gök arası bir büyük huzur denizindeyiz..Sadece biziz…Yaralı ruhlarımızı onarıyoruz belki de ve hep konuştuğumuz, beklediğimiz o sevgililerin hayaliyle , sadece denize bakıp, kuş seslerini dinliyoruz..
Geceleri , yıldızlardan birinin kaymasını bekleyip, dilek tutarak, bilmediğimiz bir dilde şarkılar dinliyoruz..ve buradaki sınırlı zamanı tüketip yavaş yavaş bu huzurun sonuna yaklaşıyoruz…Şimdi dönme vakti gelecek ansızın, biz hiç anlamayacağız..
2005
İSTEK
Varlığıma
ya da
yokluğuma
bir anlam yükle istedim
bu özlem olsun..
kavuşunca sarılalım
ve içimiz titresin istedim
ben varken de
yokken de
hep içinde,
kalbinde bi yerde
var olayım istedim
bir değerim olsun
dar vakitler de olsa
özlemim olsun..
“ben de seni çok özledim”
demeni bekledim..
çok yalnızdım
bilmem ,çok şey mi istedim
2005
ya da
yokluğuma
bir anlam yükle istedim
bu özlem olsun..
kavuşunca sarılalım
ve içimiz titresin istedim
ben varken de
yokken de
hep içinde,
kalbinde bi yerde
var olayım istedim
bir değerim olsun
dar vakitler de olsa
özlemim olsun..
“ben de seni çok özledim”
demeni bekledim..
çok yalnızdım
bilmem ,çok şey mi istedim
2005
PELUŞ.. bu papatyam için..
Sen mevsimler içinde en güzeli
hafif rüzgarlı ve ılık
insanı saran, ısıtan ama yakmayan..
sen düşler içinde en güzeli
uyku mahmurluğu tadında,
gerçek olmayacak kadar
ve hiç uyanıp, bitmemesini istediğin kadar güzel
sen
içimdeki
ve gördüğüm en güzel şeysin aslında
coşku ve umut veren bana
sevinçle dolduran kalbimi
sen
bu yaşam içinde en güzelsin
tüm düşlerimden ve mevsimlerimden daha güzel
09/07/2005
hafif rüzgarlı ve ılık
insanı saran, ısıtan ama yakmayan..
sen düşler içinde en güzeli
uyku mahmurluğu tadında,
gerçek olmayacak kadar
ve hiç uyanıp, bitmemesini istediğin kadar güzel
sen
içimdeki
ve gördüğüm en güzel şeysin aslında
coşku ve umut veren bana
sevinçle dolduran kalbimi
sen
bu yaşam içinde en güzelsin
tüm düşlerimden ve mevsimlerimden daha güzel
09/07/2005
HAYAT
Bir yer göstericinin hayatı değil ki bu..film izlemeye gelenlere sadece yerlerini göstermekten ibaret değil bu yaşam!
Yüzeysel yaşamlar görüyorum, etraflarında suni ilişkiler, kendilerinin farkında olmayan bir sürü pokeryüz..hepsi de arkadaşız edasıyla yanyana, kolkola..sorsan müthiş paylaşımlar içinde..aman bir dostluk, bir muhabbet..
Ne göreceli kavram bu sevgi dediğimiz..Sevgi varsa içinde insanın herkese karşı olabilmeli..anlayışlı, müşfik..ama karşındakinin tadına tuzuna göre ayarlanabilen bir formda bu sevgi..
Yanyana, yabancı yüzler..duygusuz ve ruhsuz oturmuş..baksan suratlarda gülen ifadeler var..zihinler kopuk, düşünceler başıboş.. Nerde yanındakini düşünecek o hal, o incelik..
Hiçbir yaptıklarında bütünsellik yok..ve bunlar arkadaş..yazık ki..Zaten sonunda sen de onlara benzemeye, onların davranışlarına uyum göstermeye ve onların yaptıklarına karşı tepkiselleşerek..yozlaşmış bir birliktelik yaşıyorsun
Her iyi, kötü,mutlu, mutsuz anında belli süreliğine etrafında böylesi sahte tipler var..paylaşım ne gezer..
Herkes birbirini seviyor-aslında severmiş gibi yapıyor..
Bazen düşünüyorum, belli sürelerde olmak zorunda kaldığımız yerlerde-işte-bazı arkadaş gruplarında vs vs insan birbirini sevmek zorunda mı diye?
Niye bendeki eşitlik duygusuna uygun olmalı ki herkes ? Farklı yapıda bir sürü insan var ve bunlarla hiçbir beklentim olmadan yaşamaya çalışan ben-dışlanmak duygusunu kimseye yaşatmamaya çalışırken, kimi zaman bunu kendim yaşar buluyorum..Sırf bu insanlar yüzeysel yaşıyor ve davranıyor diye bu bana neden ağır geliyor? Benimle ilgili değil bu-onların kendileriyle ilgili sorunu..yani yaşamda değdikleri hemen her insana böyleler..Ben ne bekliyorum ki, sımsıkı bir arkadaşlık, yandaşlık..hal hatır sormalar..samimi sohbetler, içtenlik..yaşanılan zamanın her anında, her aktivitede bir bütünsellik..anca beraber, kanca beraber..
Sanırım bunlar geçmişteki dostluklarda kaldı ve yenilerini beklemek hata?
Aslında şunu da souryorum kendime: ben gerçekten onlarla samimi olmak, paylaşmak istiyor muyum, ben onları seviyor muyum? Cevabım dürüstJ hayır..
Ama içimdeki kendi doğrularıma uygun olması gerektiği düşüncesi ve bunun olmadığını gördüğüm zamanlardaki stres beni üzüyor..Boşuna bir üzüntü yani, kendime ziyanlık...
Hayatım hiç yerleri gösterilmiş ve orada oturan seyirciler gibi olmadı, olmayacak..sadece filmi izleyip, yorum yapmıyorum..İçindeyim..capcanlı, kendi filmimde oynuyorum..
Yaşama ve sana tekrar teşekkürler...
Yüzeysel yaşamlar görüyorum, etraflarında suni ilişkiler, kendilerinin farkında olmayan bir sürü pokeryüz..hepsi de arkadaşız edasıyla yanyana, kolkola..sorsan müthiş paylaşımlar içinde..aman bir dostluk, bir muhabbet..
Ne göreceli kavram bu sevgi dediğimiz..Sevgi varsa içinde insanın herkese karşı olabilmeli..anlayışlı, müşfik..ama karşındakinin tadına tuzuna göre ayarlanabilen bir formda bu sevgi..
Yanyana, yabancı yüzler..duygusuz ve ruhsuz oturmuş..baksan suratlarda gülen ifadeler var..zihinler kopuk, düşünceler başıboş.. Nerde yanındakini düşünecek o hal, o incelik..
Hiçbir yaptıklarında bütünsellik yok..ve bunlar arkadaş..yazık ki..Zaten sonunda sen de onlara benzemeye, onların davranışlarına uyum göstermeye ve onların yaptıklarına karşı tepkiselleşerek..yozlaşmış bir birliktelik yaşıyorsun
Her iyi, kötü,mutlu, mutsuz anında belli süreliğine etrafında böylesi sahte tipler var..paylaşım ne gezer..
Herkes birbirini seviyor-aslında severmiş gibi yapıyor..
Bazen düşünüyorum, belli sürelerde olmak zorunda kaldığımız yerlerde-işte-bazı arkadaş gruplarında vs vs insan birbirini sevmek zorunda mı diye?
Niye bendeki eşitlik duygusuna uygun olmalı ki herkes ? Farklı yapıda bir sürü insan var ve bunlarla hiçbir beklentim olmadan yaşamaya çalışan ben-dışlanmak duygusunu kimseye yaşatmamaya çalışırken, kimi zaman bunu kendim yaşar buluyorum..Sırf bu insanlar yüzeysel yaşıyor ve davranıyor diye bu bana neden ağır geliyor? Benimle ilgili değil bu-onların kendileriyle ilgili sorunu..yani yaşamda değdikleri hemen her insana böyleler..Ben ne bekliyorum ki, sımsıkı bir arkadaşlık, yandaşlık..hal hatır sormalar..samimi sohbetler, içtenlik..yaşanılan zamanın her anında, her aktivitede bir bütünsellik..anca beraber, kanca beraber..
Sanırım bunlar geçmişteki dostluklarda kaldı ve yenilerini beklemek hata?
Aslında şunu da souryorum kendime: ben gerçekten onlarla samimi olmak, paylaşmak istiyor muyum, ben onları seviyor muyum? Cevabım dürüstJ hayır..
Ama içimdeki kendi doğrularıma uygun olması gerektiği düşüncesi ve bunun olmadığını gördüğüm zamanlardaki stres beni üzüyor..Boşuna bir üzüntü yani, kendime ziyanlık...
Hayatım hiç yerleri gösterilmiş ve orada oturan seyirciler gibi olmadı, olmayacak..sadece filmi izleyip, yorum yapmıyorum..İçindeyim..capcanlı, kendi filmimde oynuyorum..
Yaşama ve sana tekrar teşekkürler...
28 Şubat 2007 Çarşamba
AŞKIN KARANLIK METALİ
KARANLIKTA DURUYORUM
AŞK VURMASIN YÜZÜME,
DOKUNMASIN BANA KİMSE
KİMSE ULAŞMASIN ARTIK
TENİMİN İNCİNEN YERLERİNE
UYANMASIN BİR DAHA ETİMDEKİ YARALI HAYVAN
ZAMANIN SİYAH DELTASINDA ÇÜRÜMEK İSTİYORUM
BİLİYORUM
ARTIK KİMSE YOK KİMSESİZLİĞİMDE…
BİLİYORUM AŞKA KİMSE YOK
AŞKIN KARANLIK METALİ
SOĞUYOR YÜREĞİMİN DERİNLİKLERİNDE..
AŞKLARIM, ARKADAŞLARIM, DOSTLARIM..
DAĞILIP GİTTİ HERKES..
İÇİMİ SIZLATACAK KİMSE KALMADI..
MURATHAN MUNGAN..
AŞK VURMASIN YÜZÜME,
DOKUNMASIN BANA KİMSE
KİMSE ULAŞMASIN ARTIK
TENİMİN İNCİNEN YERLERİNE
UYANMASIN BİR DAHA ETİMDEKİ YARALI HAYVAN
ZAMANIN SİYAH DELTASINDA ÇÜRÜMEK İSTİYORUM
BİLİYORUM
ARTIK KİMSE YOK KİMSESİZLİĞİMDE…
BİLİYORUM AŞKA KİMSE YOK
AŞKIN KARANLIK METALİ
SOĞUYOR YÜREĞİMİN DERİNLİKLERİNDE..
AŞKLARIM, ARKADAŞLARIM, DOSTLARIM..
DAĞILIP GİTTİ HERKES..
İÇİMİ SIZLATACAK KİMSE KALMADI..
MURATHAN MUNGAN..
Ah Ferhat Ahhh...
Yeni albümü sabahtan bu yana dinleyip duruyorum...İlk albümünü de böyle dinlemiştim..
"Aşk ve Hüzünde" de tuhaf bir dinginlik verdi bana..Seçilen özenli şarkılar, sahne mizanseni gayet başarılıydı..Eski gençlik hüzünlerine gitmedim, dalıp duygusallaşmadım, sadece o anı izledim, o sesi dinledim...ayrılırken de iz kalmadı, herşey tadındaydı..
HEVESLER
Hayal dünyası deriz, yaratıcılık deriz, geçeriz..Hatta pek çoğu bilmez,anlamaz, ilgilenmez..
Başkasının düşünemediği ama bizim düşünebildiğimiz herşey diğerine değişik gelir, farklı kılar bizi..İnsanlar yapamadıkları faaliyetlere imrenirler..Hep iç çekerler, aynı anda pek çok şeyi yapmak isteyip, hiçbirini de yapacak fırsat bulamazlar..
Çünkü yaşadıkları o anki gerçekliği görmezler.Tıpkı benim zamanla yarışır ve standart sorumluluklarım arasında, fantazi kalan müzik dinleyip, resim yapma, artık çöp ev haline geldi gelecek malzemelerimle elişi ,kolaj yapmayı istemem gibi...Nerde dinlence, dinlenme, elişi,faaliyet..
Ye,iç,yat,kalk modundan kurtulma imkanı uyku süresini kısaltırsak olcak gibi-ki o da olmuyorrrr..
Şimdi kızımın yaptığı resim karşımda; ne düşündün bunu yaparken demiştim:
"Çimenler,çiçekler,buluttan yağmurlar,sular akıyor, rüzgar var..toplar havaya uçmuş-uçurtma var, yırtılmış ve havada duruyor " dedi...
Ben de ondaki enerjiyi ,sürekli mutlu çocukluk halini ve bitmek bilmeyen heveslerimi geri istiyorum..
Başkasının düşünemediği ama bizim düşünebildiğimiz herşey diğerine değişik gelir, farklı kılar bizi..İnsanlar yapamadıkları faaliyetlere imrenirler..Hep iç çekerler, aynı anda pek çok şeyi yapmak isteyip, hiçbirini de yapacak fırsat bulamazlar..
Çünkü yaşadıkları o anki gerçekliği görmezler.Tıpkı benim zamanla yarışır ve standart sorumluluklarım arasında, fantazi kalan müzik dinleyip, resim yapma, artık çöp ev haline geldi gelecek malzemelerimle elişi ,kolaj yapmayı istemem gibi...Nerde dinlence, dinlenme, elişi,faaliyet..
Ye,iç,yat,kalk modundan kurtulma imkanı uyku süresini kısaltırsak olcak gibi-ki o da olmuyorrrr..
Şimdi kızımın yaptığı resim karşımda; ne düşündün bunu yaparken demiştim:
"Çimenler,çiçekler,buluttan yağmurlar,sular akıyor, rüzgar var..toplar havaya uçmuş-uçurtma var, yırtılmış ve havada duruyor " dedi...
Ben de ondaki enerjiyi ,sürekli mutlu çocukluk halini ve bitmek bilmeyen heveslerimi geri istiyorum..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)